Türkiye çok kritik bir süreçten geçiyor. Emperyalistlerin hizmetindeki bölücü terör örgütü PKK, 2005 yılında Koma Komelen Kurdistan’ı (KKK) kurdu. Bu yapı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde yeni bir devlet kurma girişimiydi. Saçma sapan bir “demokratik konfederalizm” “kuramı” oluşturulmuştu. Duran Kalkan’a göre, “doğal komünal toplum yaşam özelliklerine göre demokrasi mücadelesi” verilecekti. 2007 yılı Mayıs ayında ise KKK’nın yerini Koma Civaken Kurdistan (KCK, Kürdistan Demokratik Toplum Konfederalizmi) aldı. KCK, illegal bir kitle ve toplum örgütlenmesi girişimi olarak ortaya çıktı. İki yıldır KCK operasyonları sürüyor. KCK’nın 42. maddesi ise sendikaları Demokratik Emek Konfederasyonu adı altında denetim altına almayı amaçlıyor. Bilimsel açıdan bakıldığında, son derece ilkel ve düzeysiz bir model söz konusu.
MODELİ HAYATA GEÇİRME GİRİŞİMİ
Bu arada da bazı belediyeler “demokratik özerklik” talebiyle harekete geçti. Bu öneri, KCK’nın önerdiği modelin hayata geçirilmesi girişimidir.
Emperyalistlerin ve ülkemizdeki uzantılarının bölücü girişimleri sürürken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, üç işçi konfederasyonunun genel başkanlarıyla bu konuda bir görüşme yaptı. DİSK’in Cumhurbaşkanı’na sunulan görüşleri (“Kürt Sorunu ve Demokratik Çözümü Konusunda Görüş ve Değerlendirmelerimiz”) DİSK’in tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. DİSK’in internet sitesinde erişilebilen bu kara belgenin bazı çarpıcı özelliklerine değineceğim.
ÜNİTER YAPIDAN SÖZ ETMİYOR
DİSK, “Türkiye’nin toprak bütünlüğü”nü savunmakta; ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısının bütünlüğünden söz etmemektedir. Bu ikisi birbirinden farklıdır. PKK da bugün Türkiye’nin toprak bütünlüğünü savunduğunu söylemektedir. Önemli olan, devletin üniter yapısı konusundaki tavırdır. DİSK, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını savun(a)mamaktadır. Nitekim, “yerinden yönetim ve katılımcı demokrasi uygulamaları geliştirilmeli, kendi hayatına dair konularda, katılımcı demokrasinin de bir gereği olarak, bölge halkının söz sahibi olması sağlanmalı” denilerek, üniter yapıdan uzaklaşılmaktadır. Bu öneri, Türkiye’de iç savaş yaratacak bir süreci savunmak demektir.
DİSK, PKK’ya “silahlı örgüt” demektedir; PKK’nın emperyalistlerin kullandığı bir bölücü terör olduğu görüşünde değildir. DİSK, “silahlı örgüt”ü yola getirmek için genel af önermektedir: “Silahlı örgütün silahsızlandırılması için süreç içerisinde bir genel af çıkarılmalı, af sürecinde, toplumsal hassasiyetler dikkate alınmalı” demektedir.
ANADİLDE EĞİTİM İSTİYOR
DİSK, anadilde eğitimi savunmaktadır: “Eğitim kurumlarında Kürt dilinin kullanılması ve öğrenilmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır,” demektedir. Türkiye’de çeşitli etnisiteler vardır. Türk ulusu, bu etnisitelerin tek bir resmi dil, ulusal birlik ve üniter devlet yapısı temelindeki bütünlüğüdür. Kırmanci, Zazaca, Lazca, Gürcüce, Çerkezce, Arapça veya başka bir dili öğrenmek isteyenler öğrenebilir; ancak eğitim kurumlarının dili, hepimizi birleştiren Türkçe’dir. Eğitim-Sen bu konuda tüzüğüne koyduğu hükmü kaldırmıştı. Böyle bir talep, demokrasi istemi değil, bölücülüktür. Demokrasi istemek, emperyalizme karşı çıkıp bağımsızlığı savunmak; toprak ağalarının, aşiret reislerinin ve cemaat-tarikat şeyhlerinin kulluğuna karşı mücadele etmek; ücretli kölelik sistemi olan kapitalizme karşı mücadele etmekle mümkündür. Eğitim kurumlarında Kırmancinin veya Zazacanın kullanılmasını talep etmek ise işçi sınıfını ve ulusu bölecek bir tavırdır.
BÖLÜCÜ POLİTİKAYI DESTEKLİYOR
DİSK, emperyalistlerin Kürt açılımı adı altında gündeme getirdikleri bölücü politikayı şöyle desteklemektedir: “Açılım kararlılıkla yürütülmeli, hangi nedenle olursa olsun geri adım atılmamalıdır.” DİSK, 18 Ağustos 2009 tarihinde İçişleri Bakanı’na sunduğu üç sayfalık yazıda da “açılım”ı desteklediğini ifade etmişti. DİSK gibi geçmişi olan bir işçi örgütünün, sınıf kimliğini tümüyle reddederek etnik ayrımcılığı güçlendiren ve çatışmalara yol açacak bir politikayı benimsemesi ve bunu Cumhurbaşkanı’nın koordinasyonu altında gerçekleştirecek bir süreçle yapılmasını savunması, son derece üzücüdür. DİSK şöyle demektedir: “Çalışmalar, Sayın Cumhurbaşkanı’nın koordinasyonunda iktidar partisi, parlamento içi ve dışı muhalefet partileri, sendikalar, meslek odaları ve sivil toplum kurumlarının katılımı ve mutabakatı temelinde yürütülmelidir.”
DİSK’in 25 Haziran 2010 günü Cumhurbaşkanı’na sunduğu rapor, DİSK’in tarihinde kara bir lekedir.
Yıldırım KOÇ
|